Sayfalar

25 Eylül 2011 Pazar

Serebral Palsi Tanımı ve Sınıflandırılması

 İlk kez 1861 yılında Little tarafından “serebral parezi”(beyin felci) terimi ile tarif edilen serebral palsi(SP), yıllar içinde pek çok defa tanımlanmıştır. Ancak son yıllarda, nörobiyoloji alanındaki buluşlar, beyin patolojilerinin  yüksek kalitede görüntülenmesiyle elde edilen yeni bilgiler ve yeni doğan servislerinin gelişmesiyle birlikte , serebral palsi ile ilgili motor gelişme gerilikleri ve diğer sorunlar daha iyi anlaşılmaya başlamıştır. Serebral palsi’li bir kişi beden hareketlerini istediği gibi kumanda edemez. Beyinde oluşan hasarın yeri ve derecesine göre farklı tablolar oluşur.
Tutulan vücut bölümlerine göre sınıflama:
1.      Tek vücut yarısının tutulumu(hemipleji) : Sağ veya sol kol ve bacak etkilenmiştir. Ancak diğer tarafta da bir miktar etkilenme olabilir.
2.      Bacakların tutulumu(diparezi): Her iki bacak tutulmuştur. Diplejik çocuklarda bacaklardan daha az biçimde kollar da etkilenir.
3.      Tüm vücut tutulumu(tetraparezi): Tüm vücut etkilenmiştir. Kol ve bacaklarda istemli kontol bozuktur.
Kas tonusunda göre sınıflama: Kaslarımız dinlenme halinde bile belirli bir gerilim halindedir. Buna tıp dilinde “kas tonusu” denir. İskelet kasları iç organlarımızdaki kaslardan(örneğin kalp kası, mesane kası) farklı olarak bizim kontrolumuzda kasılıp gevşerler. Serebral palsi’li kişilerin çocuğunluğunda kaslarda aşırı gergin bir tonus hakimdir. Buna “spastisite” denir.
1.      Spastik tutulum: Yukarıda belirtilen vücut bölümlerindeki kaslarda spastisite vardır. Olguların % 85’i böyledir.
2.      Diskinetik tutulum: Vücut bölümlerinde istemli hareket bozuktur. Kas tonusu değişkendir.
3.      Ataksik tutulum: Kaslar  olması gerekenden daha gevşektir, denge bozukluğu tabloya hakimdir.
Son yıllarda hareket bozukluklarının bölgelere göre sınıflandırılmasında tetraplejik, hemiplejik, diplejik tanımlarını kullanmak yerine iki veya dört uzuv  tutulumu şeklinde daha basit bir bölgesel sınıflama  kullanmanın nesnelliği arttıracağı bildirilmektedir.
SP’ de bu hareket bozukluklarının yanı sıra ortaya çıkan birçok gelişimsel bozukluğa  anatomik yapıdan kaynaklanan görsel, işitsel, iletişimsel, zihinsel, algısal ve davranışsal işlev bozukluğuna sonradan bebeklik ve erken çocukluk dönemlerindeki yetersiz uyarıların yarattığı gelişim gerilikleri de eklenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder